NISAN2022 Dr. Zeki Hozer
Fransız Devriminden İzmir Basın Tarihine
Fransız Devriminden İzmir Basın Tarihine 1789 Fransız İhtilali sonrası II. Mahmut, Devlet-i Aliyye ile Avrupa arasındaki karşılıklı ilişkilerde ek bir kanal açmak ve yapmakta olduğu reformlar çerçevesinde devlet idaresinin görüşlerini yansıtabilecek resmi bir yayın gerekliliği ile Fransızca ve Türkçe basılacak Takvim-i Vekayi adında bir gazete çıkarılmasını emreden bir fermanı içeren Hatt-ı Humayun’u imzalamıştır ki bu gazete daha sonraları Cerîde-i Resmiyye adıyla devamlılık gösterecek ve Cumhuriyet döneminde Resmî Gazete adıyla yayın hayatına devam edecektir. O dönem öncesinde bile, Fransız Elçiliği bünyesinde Bulletin de Nouvelles ve Gazette Française de Constantinople ismi altında değişik yayınlar basılıyordu (1797). İzmir’de de Monsieur Alexandre Blacque ve Charles Tricon tarafından Smyneen ve Le Spectateur Oriental (Journal Commercial, Politique et litteraire) gazeteleri yayına başlamıştı. Alexander Blacque 28 Ekim 1792 Paris doğumlu. Babası gibi hukuk tahsili yaptı.Babası Kral XVI.Louis taraftarlarındandı ve sürekli savunduğu Kral idam edilince ailesini önce Marsilya’ya götürdü, arkasından da İzmir’e gelerek Osmanlılar’a sığındı. İzmir’de Fransız Tüccarlarının işlerini koordine eden yetkin bir iş adamı oldu.Oğul Blacque de Babası ile çalışırken, Yunan isyanının Ege sularında ticareti olumsuz etkilemesi yüzünden önce Roux adlı Fransız’ın çıkardığı Le Spectateur Oriental gazetesinde makaleler yazmaya başladı, ardından da matbaayı satın alarak gazeteciliğe adım attı. Gazetesi , Osmanlı Devleti'nin savunucusu niteliğindeydi ve Avrupa’nın Yunan İsyanı ile ilgili iki yüzlü tutumuna sert eleştiriler getirmekteydi:’’.. Yunanlılar heyecan içinde gösterilerini yaparken Türklere karşı nefret hislerinin şiddeti gittikçe artıyor… Avrupa ‘hürriyet’ adı altında en utanç verici aşırılıkları, en derin ahlaksızlıkları cesaretlendiriyor…’’ şeklindeki yayınları ile özellikle geçmişte Rusya'nın dışişlerinde önemli roller oynadıktan sonra Yunanistan'ın geçici devlet başkanlığına seçilmiş olan Kont Yannis Kapodistrias ile ilgili yazdıkları, Yunan ve Rusları, oldukça rahatsız etmişti.O dönemde tüm Dünyadan gizlenmek istenen Mora yarımadasında sürdürülen Türklere karşı tarihin görmediği bir mezalimdi. William St Clair bu katliamlara şöyle yazacaktır: ‘’Yunanistan Türkleri kendilerinden sonra çok az iz bıraktılar. Onlar ansızın ve tamamen 1821 yazında yok oldular. Bu yok oluş tüm dünyanın gözlerinden uzak oldu ve arkalarınca ağlanmadı. 20 binden fazla yaşlı, erkek, kadın, çocuk Türk; kendi komşuları Yunanlar tarafından birkaç hafta içinde öldürüldüler. Bu katliam acımasızca ve tereddütsüz hayata geçirildi. Olayların başlamasından önce ,nüfus tahminlerine göre, Mora ve Orta Yunanistan'da 63.615'i Türk olmak üzere toplam 938.765 insan yaşamaktaydı.1821 yazına gelindiğinde Türklerin tamamı öldürülmüş veya yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda bırakılmışlardı..’’ Ana kara ve Ege adalarındaki Yunan isyanı ile bu isyanı destekleyen Fransa, İngiltere ve Rusya’ya karşı yoğun eleştiriler yöneltmeye devam eden Alexandre Blacque, hala bir Fransız vatandaşı olduğu için Fransız Elçisinin kararı ile, matbaasına el konulup kapatıldı ve tutuklanarak Fransa’ya gönderilmesi için de İzmir Körfezinde buluna Fransız Donanmasına ait La Pomone gemisinden gelen 30 deniz erince fırkateyne haps edildi. Ama Fransız tüccarlarından Salzani ,10 bin franklık kefaleti tedarik ederek, Blacque’in hürriyetine kavuşmasını sağladı.. Serbest kalan Blacque, bu sefer de Journal de Smyrne isimli gazetenin yayımına başlayarak aynı çizgisini korudu, ama 1828-29 Osmanlı-Rus Savaşının da etkisiyle İzmir ticaret hayatının gerilemesi maddi imkanlarını zayıflatmıştı. Bu sırada Babıâli’ye karşı da sempatisi bilindiğinden kendisine II. Mahmut’un Takvim-i Vakayi projesi sunuldu, böylece Le Moniteur Ottoman Babıâli’nin görüşlerini ve politikasını yansıtan Takvîm-i Vekâyî’nin Fransızca versiyonu olarak yayın hayatına başladı (1 Kasım 1831). 1836 yılına kadar sürdürdüğü bu çalışmalarına, oğlu Edouvard Blacque’in tahsilini sürdürmesi için Fransa’ya gitmek amacı ile ara verdi. Ancak yolda Malta’da kuşkulu bir şekilde ani olarak öldü. Yunan ve/veya Rus ajanlarca öldürüldüğü söylentileri dolaştı ortalarda. Oğlu 1824 İzmir Doğumlu Edouvard, Fransa’daki tahsilini Osmanlı bursu ile tamamladı ve İstanbul’a dönerek Dışişlerinde kariyer yaptı ve değişik görevler sonrası Osmanlının ilk Amerika elçisi oldu. Emekliliğini Büyükada’da geçirdi ve 1895 yılında vefat etti. Alexandre Blacque’in İzmir’de bizzat bastığı ya da O’nun katkı sağladığı gazeteleri burada yazalım: • Le Spactetaur Oriental (Alexandre Blacque-İzmir-1821-1824) • Smyrnéen (İzmir-1824- Charles Trican) • Courrier de Smyrne (A.Blacque-İzmir- 1828-1829) • Le Moniteur Ottoman (A.Blacque-İstanbul-1831) • Journal de Smyrne (1832-1842 - İzmir) • Echo de l’Orient (1838-1846 - İzmir) • L’Impartial (1841-1915 - İzmir) Sonuç olarak hem İzmir’de ilk matbaayı kurup, ilk gazeteyi çıkartan hem de her zaman Türk çıkarlarını savunmuş olan bu asil insanı minnetle anıyoruz. Belki başta Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere ilgili kuruluşlar Onların ismine bir anıt ya da bir ödül tanımlayarak onurlandırma duyarlılığını gösterirler... Ruhları Şad Olsun.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.